Perfume of Hell - Evlere Servis

Perfume of Hell - Evlere Servis

Perfume of Hell - Evlere Servis
Perfume of Hell - Evlere Servis

Israrla çalan telefona uyandım. Açmadan önce saate baktım. Sabahın üçüydü! “Kim olabilir bu saatte?” diye merak ettim. Keyifsizce ahizeyi kulağıma götürdüm. 

- “Uyandırdım, kusura bakmayın” dedi tanımadığım bir adam. “Size bir genç kız getiriyorum. Sanırım Moldovalı. Kötü durumda. Onu kaldırımda yatarken buldum. Evinizin önündeyim. Kapıyı açar mısınız lütfen?”

- “Siz kimsiniz?” diye sorabildim.

- “Siz beni tanımıyorsunuz ama ben örgütünüzü biliyorum.”

Telefonu kapattı. Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Uyuklayarak kapıya koştum. Karşımda genç bir kız duruyordu. Sarışın, on altı yaşlarındaydı

- “İçeri gel” dedim. “Çay içer misin?”

Başını “hayır” dercesine salladı. Ona kanepeyi gösterdim.

- “Uyuyabilirsen biraz uyu. Yarın konuşuruz.”

Çocukcağız bütün sabah uyudu. Öğle yemeğine doğru telefon çaldı. Sabah üçte beni uyandıran adam tekrar arıyordu.

- “Tekrar kusura bakmayın ama ne yapacağımı bilemedim. Onu polise götürmeyi düşündüm ama onlara da güvenmiyorum. Kimin vardiyada olduğunu nereden bileceksin ki? Size kim olduğumu söylemek istemiyorum çünkü duyularsa… Yeraltı aleminden korkuyorum.”

- “Anlıyorum. Gerçi onlar söyledikleri kadar belalı değiller. Böbürlenen ödlekler. Çocuğu nerede buldunuz?” dedim.

- “Eve dönerken onu kaldırımda yatar halde buldum. Kaldırdım. Sarhoş gibi görünüyordu, ben de size getirdim.”

- “İyi yaptınız. Başka kız bulursanız, onları da getirin!”

Çocukcağız öğlene doğru uyandı. Ona lavaboyu gösterdim. Havlu verdim. Biraz kahve demledim. Ona hiçbir şey sormadım. Önce o konuştu:

- “Beni polise verecek misiniz?”

- “Hayır” diye yanıtladım. “İngilizcen iyiymiş, nerede öğrendin?” 

- “Okulda. Çok iyi bir öğrenciydim.”

- “Okulu bitirdin mi?” diye sordum ilgilenmiyormuş gibi yaparak.

- “İki senem kaldı. Annem taksitleri ödeyemedi. Yazın çalışmak iyi bir fikir olur diye düşündük.

Bir ara sessiz kaldıktan sonra devam etti: 

- “Annemin zamanında okullar, hatta üniversiteler bile ücretsizdi. Annem doktor. Ben de tıp okuyup doktor olmak istiyordum…”

Ağlamaya başladı, bıraktım ağlasın. Sonra polisi aradım. 

- “İnsan ticareti şube.”

- “Nicolas, sen misin? Dün gece on yedi yaşında bir güzel kız evime geldi.”

Olan biteni ona kısaca anlattım. 

- “Şimdilik polisin adını bile duymak istemiyor. Onu birkaç saate sana getirebilirim diye umuyorum.”

Genç kızın hikâyesi aslında binlerce diğer hikâye gibiydi. Gazetede bir reklam, pasaport, çalışma izni ve uçak biletini ayarlamayı teklif eden nazik ve sempatik bir kadın.

Pasaportunda on sekiz yaşında görünmesi gerekiyordu. “Onu ayarlarız.” Masrafları barmaid olarak çalışacağı deniz kenarındaki bu muhteşem oteldeki maaşından karşılanacaktı. Rüya kabusa döndü. Kendisini gece kulübüne açılan bir kapısı olan bir odada tutsak buldu. Bir bardak sütü güçlükle içti. Şüpheyle etrafına bakındı. 

- “Burası ne? Siz polis memuresi misiniz?”

- “Hayır” dedim. “Polis değilim. Gece kulüpleri ya da cinsel sömürüye uğradıkları benzer yerlerden kaçan kızlara yardım eden bir örgütün üyesiyim.”

Yüzü kızardı ve ağlamaya başladı.

- “Dinle” dedim ona biraz donukça. “Kendini nasıl yerde yatar halde bulduğunu ve bizim ne yapmamızı istediğini söyle bana.”

- “Eve gitmek istiyorum.”

- “Tamam. Bunu rahatça ayarlayabiliriz. Ama bana nerede çalıştığını söylemelisin ki polis eşyalarını ve pasaportunu alabilsin.”

- “Hayır, polis olmaz!” diye korkuyla bağırdı. “Onlar kulüp sahibinin arkadaşı. Beni hapse atarlar.”

- “Gece kulübünde size böyle söylüyorlar. Doğru değil.”

- “O Allah’ın belası yerde sadece bir hafta kaldım. Ama daha uzun süredir orada olan bazı kızlar bana bazen polisin gece kulübüne geldiğini, sahipleriyle arkadaşça konuşup kızlarla tek kelime etmeden gittiklerini söyledi.”

- “Bak, bütün polisler aynı değil. Ben çok iyi polisler de tanıyorum. Bana kulübün adını söyle ki gidip pasaportunu alsınlar. Yoksa nasıl seyahat edeceksin?”

- “Night Happiness (Gece Mutluluğu)” diye fısıldadı…

Daha fazla soru sormamaya karar verdim. Birazdan konuşmaya başladı: 

- “Bir taksi çağırdılar. Beni bindirip şoföre adresi verdiler. Kızların deyişiyle ‘evlere servisti’. Müşteri hükümetten ya da cemiyetten birisi olunca bizi evlerine taksiyle gönderiyorlar. Gerisi şansına kalmış. Birkaç ay önce bir kızın hastanelik olduğunu duymuştum. Taksi kırmızı ışıkta durdu. Çok düşünmeden araba kalkarken kapıyı açıp dışarı atladım. Sonra bir beyefendi beni alıp evinize getirdi.” 

Telefon çaldı. Arayan polisti.

- “Night Happiness’tan bir kız ayrılmış” dedi polis memuru gülerek. “Sende olabilir mi?”

- “Evet ama polisin adını duyunca titreme alıyor kızı. Kulüp sahipleri sizi pek iyi tanıtmıyor. Eşyalarını ve pasaportunu getirirseniz fikrini değiştirebilir.”

Kısa bir sürenin ardından bir polis memuresi kızın pasaportuyla küçük bir valiz getirdi. Her zamanki şeyleri söyledi. Kalıp şahitlik mi etmek ister yoksa ülkesine mi dönmek ister? Şahitlik etmesinin ne demek olacağını ve onun yaşadıklarını başka kızların yaşamamasına yardımı olacağını anlatmaya çalıştık.

-“Eve gitmek istiyorum” dedi.

Ufaklık gitti. Örgütümüz ortaokulu bitirebilmesi için iki sene boyunca okul taksitlerini ödedi. Diplomasının bir fotokopisiyle bir teşekkür notu aldık.

Belki de tıp okuması için burs bulabiliriz.

 

Kaynak: Perfume of Hell, 2011, Cyprus Stop Trafficking