Zor Zamanlarda İnsan Hakları Konferansı - Sonuç Bildirgesi

İnsan Hakları Platformu (İHP) 10 Aralık 2022, Evrensel İnsan Hakları gününde ‘Zor Zamanlarda İnsan Hakları’ konulu konferansını yüksek katılım ile Lefkoşa Merit’te gerçekleştirdi. Dört oturumdan oluşan konferansta yerli ve yabancı toplam 13 panelist kendi alanlarında değerli bilgiler paylaştı. Katılımcılar arasında sivil toplum aktivistleri, hukukçular, üniversite öğrencileri ve bürokratlar yer aldı.
Konferansın açılış konuşmasını İHP başkanı Emete İmge yaptı. Emete İmge konuşmasında Platformun oluşum sürecini, hedeflerini ve çalışmalarını anlattı. Ardından Avrupa Komisyonu İşbirliği MüdürüStefan Simosas, insan haklarının Avrupa Birliği'nin temelinde yer aldığını ve insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı değerlerine dayanmakta olduğunu belirtti. Simosas “Avrupa Birliği'nin misyonu, Kıbrıs Türk toplumu ve Kıbrıs genelinde olanlar da dahil olmak üzere, Üye Devletlerinde yaşayan tüm insanların bu hak ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlamaktır” dedi. Simosas konuşmasında Mart 2022’de yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği raporuna atıfta bulunarak, Kıbrıs'ın devam eden bölünmüşlüğünün, adadaki herkesin insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam olarak yararlanmasını engellemeye devam ettiğini vurguladı ve insan haklarına saygının izlenmesi ve savunulmasında sivil toplum kuruluşlarının rolünün önemini vurguladı ve bu doğrultuda sivil toplumu desteklemeye devam edeceklerini bildirdi.
Konferans, insan hakları konularında uzman Avukatlar Emine Çolak ve Achileas Dimitriades’ın yaptığı açılış konuşmalarıyla devam etti. Avukat Emine Çolak, Kıbrıs Türk perspektifinden bir bakış temalı konuşmasında, 2004 yılından beridir bu alanda yaptığı çalışmalara ve yaşanan gelişmelere değindi. Barış ve insan haklarının birbirinden ayrılamayacağını söyleyen Emine Çolak, Kıbrıs’taki donmuş çatışma ortamının insan hakları konularında yarattığı sıkıntılardan bahsetti. Annan Planı dönemi sonrası 2005 yılında Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı'nı kurduklarını anlatan Çolak, insan kaçakçılığı, gözaltı, işkence ve kötü muamele, çocuk hakları, mülteci hakları, LGBTQ+ hakları, ifade özgürlüğü ve Kıbrıslı Rumlar için protesto hakkı ve mülkiyet hakları gibi daha önce hiç ciddi bir şekilde ele alınmayan konularda çalışıldığını anlattı. Bu topraklardaki insan haklarının, tek taraflı olarak Kıbrıslı Türkler’in kendileri için yasa çıkaracağı, uygulayacağı ve izleyeceği bir şey olduğunu belirten Çolak, “1985'te kabul edilen mevcut anayasa, zamanına göre makul bir insan hakları standardı içermektedir. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkeme içtihatlarının iç hukukumuzun bir parçası olduğunu açıkça belirtmektedir. Ancak tanınmama, bu varlığın insan haklarını güçlendiren veya genişleten uluslararası anlaşmalara taraf olamayacağı anlamına gelir. Ancak, siyasi irade izin verirse, parlamento bu tür hakları iç hukuka dahil eden yasaları tek taraflı olarak geçirebilir” dedi.
Emine Çolak İnsan Haklarının korunmasının önündeki en büyük zorluğun ise gerek uluslararası sözleşmelerin ilgili bölümleri, gerekse BM ve AB’nin izleme, raporlama, tavsiye etme ve yaptırımdan sorumlu organlarının tanınmamışlıktan dolayı Kıbrıs’ın kuzeyinde geçerli olmaması; izleme mekanizmaları bu bölgede çalışmaması olduğunun altını çizdi.
Ardından İnsan Hakları savunucusu ve Avukat Achilleas Demetriades de İnsan Hakları ve Barış konularına değinerek Kıbrıs'ta ‘Hakikat Komisyonları’nın kurulmasının ve Kayıp Şahıslar Komitesinin çalışma alanlarının genişletilip güncellenerek Geçiş Dönemi Adalet sisteminin kurulmasının öneminden bahsetti. Her iki tarafta geçmişten gelen travmaların ve kayıpların ancak bu şekilde iyileştirilebileceğini ve toplumsal barışın sağlanabileceğini anlattı. Dimitriades sivil toplumun bu süreçteki önemine de değindi.
Panel 1: Süregelen Çatışmalarda İnsan Hakları İhlallerinin İzlenmesi
Insan Hakları Platformu İnsan Ticareti ile Mücadele ve Mülteci Hakları Program Koordinatörü Fezile
Osum moderatörlüğünde gerçekleşen Süregelen Çatışmalarda İnsan Hakları İhlallerinin İzlenmesi konulu ilk panelde özellikle çatışmanın devam ettiği ortamlarda hak ihlallerinin izlenmesi, bu konuda yaşanan zorluklar ve dikkat edilmesi gereken noktalara değinildi ve Kıbrıs, Türkiye, Filistin ve Azerbeycan’dan örnekler verildi.
İlk panelist Prof Dr. Ali Dayıoğlu, kuzey Kıbrıs’ta insan hakları ihlallerinin izlenmesi ve bunların kayıt altına alınıp giderilmesinin zorluklarından bahsetti. Bunun özellikle de geçmişte çatışma yaşayan toplumların fiili durum nedeniyle azınlık durumuna düşmüş kesimleri için geçerli olduğunun altını çizdi. Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşamaya devam eden Kıbrıslı Rumlar, Marunîler ve Kıbrıs Türk makamlarınca ne hukuken ne de fiilen azınlık olarak tanınan Roman (Gurbet), Alevi ve Kürtlerle ilgili ihlaller ile ilgili konuşan Dayıoğlu bu durumun temel nedenlerinden bir tanesi Kıbrıs’ın kuzeyi ile Türkiye arasındaki de-facto devlet- hami (patron) devlet ilişkisi olduğunu anlattı. Ardından Azerbaycan'dan konferansa katılan Aktivist Samir Kazimli, Azerbaycan'da uluslararası fonlara ulaşım, elverişli olmayan yasal mevzuat ve uygulamalar konularında sivil toplumun yaşadığı sıkıntıları dile getirdi. İnsan hakları aktivistlerinin keyfi cezai yaptırımlara maruz kaldığını ve sivil toplumun ve bağımsız medyanın ciddi bir baskı altında olduğunu anlatan Kazimli, tüm bunların hak ihlallerinin izlenmesini zorlaştırdığını anlattı.
Panele İstanbul’dan katılan Dilan Elveren, izleme çalışmalarında arşiv ve karşı-arşiv çalışmalarından bahsetti. İzleme çalışmalarında arşivin önemine değinen Elveren, ‘Kimin arşivi kimin hafızası?’ sorusunu yönelterek bilgi ve belgelere ulaşırken neyin arşivlendiği ve kimin tarafından arşivlendiği konularının önemine değindi. Devletlerin kendi arşivlerini yok ederken bir taraftan da aktivistlerin arşivleme girişimlerinin engellenmesinin, toplumsal hafızaya zarar verdiğini ve bu noktada hegemonik arşivlere, karşı alternatif arşivleme çalışmalarının karşı-hafızanın oluşturulması açısından önemli olduğunu vurguladı ve burada sivil toplumun ciddi bir rolü olduğunun altını çizdi.Panel Filistinli aktivist Zaid Shuabi, Filistin konteksinde izleme faaliyetlerinden bahsetti. Kendisinin de hak ihlallerine uğradığını fakat bunların dokümantasyonunda uluslararası mekanizmaların da yetersiz kaldığını ve bu sebeple kendi arşiv çalışmasını yürüttüğünü anlattı. Bir izleme ve arşivleme çalışmasına başlamadan önce kök sorunların belirlenmesinin öneminden bahsetti.
Panel 2: Barış İnşası ve İnsan Hakları Aktivizmi
Barış İnşası ve İnsan Hakları Aktivizmi konulu ikinci paneli Doç. Dr. Dilek Latif modere etti. Panelde ilk sözü alan Prof. Hubert Fausmann Kıbrıs'ta adanın her iki kısmında insan hakları ve barış inşası konularında çalışan Frederich Ebert Stiftung Derneği ve derneğin çalışma alanları ile ilgili bilgi verdi. LGBTI, nefret söylemi gibi insan hakları konularında yaptıkları çalışmalardan ve yayınlanan raporlardan bahseden Fausmann, maalesef varolan konjektürde barış inşası çalışmalarının zayıfladığını fakat insan hakları konularında çalışmalarının devam ettiğini anlattı. Ardından aktivist ve siyasi analist Andromachi Sophocleous, herhangi bir konuyu ele alırken özellikle insan hakları ve yaşanan hak ihlalleri söz konusu olduğunda Kıbrıs Sorununa değinmeden bu konuları tartışmanın mümkün olmadığını anlattı. Fakat insanların bu konuda konuşmaktan artık sıkıldığının da altını çizdi. Konuyu çerçevelendirirken politik liderler ve politikalar temelinde tartışmaların devam ettiğini ama aslında Kıbrıs Sorununun insan ticareti, yabancı öğrenciler, mülteciler gibi konularla doğrudan ilgisi bulunduğunun altını çizdi ve kuzeyin uluslararası yasal sistemin dışında kalmasının bunu daha da zorlaştırdığını vurguladı. Sophocleous, insan hakları standartları temelinde bir barış vizyonu geliştirmenin öneminden bahsetti. Ardından Yrd. Doç. Dr. Mustafa Erçakıca, olumlu bir örnek olarak, yasal bakış açısından Kolombiya'daki çatışmanın nasıl sonuçlandığı ve geçiş dönemi adalet sisteminin yapısının nasıl şekillendiğini anlattı.
Panel 3: Irkçılık, Mülteciler ve Ayrımcılık
Konferansın üçüncü paneli, insan hakları aktivisti ve İHP Genel Sekreteri Deniz Altıok’un moderatörlüğünde gerçekleşti. Panelde ırkçılık ve ayrımcılık konuları derinlemesine tartışıldı.
İlk panelist Prof Dr. Shenel Hüsnü ırkçılık ve ayrımcılığı tanımlayarak konuşmasına başladı. Daha sonra Kıbrıs özelinde bu konuda hazırlanan rapordan bulgulara yer verdi. Yabancı öğrenciler tarafından kurulan VOIS Kıbrıs inisiyatifinden Ashraf Saleem ise konuşmasında, bugün Kıbrıs kuzeyinde yaşanan ırkçılığı ve kendi yaşadıkları deneyimleri anlattı. 2022 yılında yapılan bir ankete atıfta bulunan Saleem araştırmaya katılan yabancı öğrencilerin yüzde 88’inin ırkçılığa maruz kaldığını ve bu durumda dahi polise gitmekten çekindiğini bildirdiğini açıkladı. Saleem ırkçılığın önüne geçmek için sivil toplum, medya ve bireylerin alabileceği önlemlere de sunumunda yer verdi. Ardından Yemen'den insan hakları ve çevre aktivisti Aimen Nabhani, mülteci, göçmen, sığınmacı, ilgili kişi ve ülke içinde yerinden edilmiş kişi kavramları arasındaki farkları açıkladı.
Panel 4: İfade Özgürlüğüne Karşı Nefret Söylemi
Konferansın son oturumu ifade özgürlüğü ve nefret söylemi üzerine gerçekleşti. İHP LGBTI Program Koordinatörü Erman Dolmacı ve Demokratik Haklar Program Koordinatörü Didem Eroğlu'nun moderatörlüğünü üstlendikleri panelde ifade özgürlüğü ile nefret söyleminin sınırları ve pratikte yaşananlara değinildi.
İfade özgürlüğü konusunda İstanbulda çalışmalar yürüten aktivist Yakup Kadri Karabacak, kimlik aidiyetleri ve bunlarla beraber gelen özellikle aterki ve ırkçılıkla beraber dini radikalizm ve homofobi, cinscilik/insan merkezcilik gibi ayrımcılık ve şiddet üreten diğer söylemler ve pratikler de temel hak ve özgürlüklerinin önündeki tehlikeler olarak tanımladı. Çeşitli örneklendirmeler yapan Karabacak, bu örneklendirmelerde ifade özgürlüğü ve nefret söylemi arasındaki çizgiyi sorguladı. Ardından gazeteci Ayşemden Akın ifade özgürlüğü bağlamında Kıbrısın kuzeyinde medya mensuplarının yaşadığı olaylara değindi. Son olarak Dr. Özker Kocadal, nefret söylemi ile ilgili adanın her iki tarafını kapsayan araştırmanın sonuçlarından bahsetti.