İHP: "İnsan Ticareti Koşullarını Yasallaştıran Kararnameye Hayır!"

İHP: "İnsan Ticareti Koşullarını Yasallaştıran Kararnameye Hayır!"

İHP: "İnsan Ticareti Koşullarını Yasallaştıran Kararnameye Hayır!"
İHP: "İnsan Ticareti Koşullarını Yasallaştıran Kararnameye Hayır!"

Kıbrıs’ın kuzeyinde kısa süre önce yürürlüğe giren ve işverenlere, yabancı uyruklu işçilere “barınma ve yemek sağlanması halinde” %40 daha düşük ücret ödeme hakkı tanıyan Yasa Gücünde Kararname, insan hakları normları, iş hukuku ilkeleri ve uluslararası yükümlülükler bakımından ciddi endişe yaratmaktadır.

İnsan Hakları Platformu olarak, bu düzenlemenin yalnızca yabancı uyruklu işçileri güvencesizliğe ve sömürüye açık hale getirmekle kalmayacağını; aynı zamanda insan ticaretinin yapısal koşullarını derinleştirecek, ayrımcılığı sistematikleştirecek ve iş gücü piyasasında ağır bozulmalara yol açacağını kamuoyunun dikkatine sunarız.

2024 yılında kamuya ait bir narenciye işletmesi olan Cypfruvex’te ortaya çıkan vakada, “barınma ve yemek” adı altında işçilere insanlık dışı koşulların dayatıldığı açık biçimde ortaya çıkmıştır. Şimdi benzer uygulamaların, hiçbir standart tanımlanmaksızın yasal zemine kavuşturulma riski söz konusudur. Kıbrıs’ın kuzeyinde halihazırda yetersiz olan denetim mekanizmaları, işverenlerin barınma ve yemek yükümlülüklerini hangi koşullarda yerine getireceği konusunda ciddi belirsizlikler barındırmaktadır.

Yabancı uyruklu işçilere yalnızca uyrukları nedeniyle daha düşük ücret öngören bu düzenleme; KKTC Anayasası’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine, İş Yasası’ndaki temel düzenlemelere, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 100 ve 29 No’lu sözleşmelerine, Birleşmiş Milletler’in Palermo Protokolü’ne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır.

Bu kararname, uyruk temelli ayrımcılığı yasal hale getirmekte, işçileri yapısal sömürüye açık hale sokmakta ve devletin insan hakları yükümlülüklerinden bütünüyle uzaklaştığını bir kez daha göstermektedir. Kıbrıs’ın kuzeyinde insan ticaretiyle mücadeleye dair ne kurumsal bir irade ne de kapsamlı bir politika bulunmaktadır. Mevcut uygulamalar, çoğu zaman sorumluluğu bireysel mağdurların omuzlarına yüklemekte; her zamanki gibi işverenleri ve sermayeyi koruyan bir anlayışla şekillenmektedir.

Bu düzenlemenin Yasa Gücünde Kararname ile yapılmış olması ayrıca kaygı vericidir. Son dönemde Yasa Gücünde Kararname kullanımının artması, hukuk sisteminin keyfi biçimde yönlendirilmesine olanak tanımakta; demokratik süreçler ve hukukun üstünlüğü açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Meclis denetimi olmadan, böylesi temel hakları etkileyen bir düzenlemenin yürürlüğe konulması, hukuka uygunluk açısından da tartışmalıdır.

Bu bağlamda:

  • Kararname ivedilikle geri çekilmeli,
  • Uyruk temelli ücret farklılaştırması içeren hiçbir yasal düzenleme kabul edilmemelidir,
  • Devlet, insan ticaretiyle mücadelede üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli; söylem üretmediği bir alanda en azından zarar yaratmaktan kaçınmalıdır,
  • Emek piyasası, keyfi çıkarlar değil, eşitlik, insan onuru ve sosyal adalet ilkeleri temelinde yeniden düzenlenmelidir,
  • Kamu politikaları, her kriz anında emeğin aleyhine, işverenlerin ve sermayenin lehine şekillendirilmemeli; insan hakları ve işçi hakları, ekonomik çıkarlar karşısında sistematik biçimde geri plana itilmemelidir.

Aksi halde, yaşanmakta olan ve giderek derinleşen sömürü yapıları yalnızca işçileri değil, toplumun tamamını etkileyecek bir sosyal krize dönüşecektir.