Düşüncelerin Yargılanması Sıradanlaştı - Basın Bildirisi
İfade özgürlüğü, ilerlemenin ve bireylerin gelişmesinin temel koşullarından biridir ve demokratik bir toplumun başlıca temellerinden birini teşkil etmektedir. İfade Özgürlüğü başlı başına bir hak olmakla birlikte, bir taraftan Anayasa’nın 1. maddesi ile korunan demokrasi ve hukukun üstünlüğünün var olması için olmazsa olmaz olan bir haktır. Diğer taraftan da serbest seçim hakkı, örgütlenme özgürlüğü gibi diğer birçok hak ve özgürlüğün de ifade edilip savunulması için şart olan bir haktır. Bağımsız ve tarafsız mahkemelerce korunan ifade özgürlüğü hakkına geniş bir garanti sağlanmaksızın özgür bir ülke olmaktan ve demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.
İfade Özgürlüğü’nün bu kadar hayati olması sebebiyle kişilerin düşüncelerini açıklamalarından dolayı hapislik cezası ile sonlanacak şekilde ceza mahkemelerinde yargılanması çok istisnai hallerde mümkündür. Bu istisnai haller ırkçılık söylemi, nefret söylemi, holokost inkarı ve derhal gerçekleşebilecek şiddeti teşvik etmektir. Biz de ise ifade özgürlüğünün demokrasinin temel unsurlarından birisi olmasına rağmen artık düşüncelerini ifade eden kişilerin ceza mahkemelerinde yargılanması olağan hayatın parçası haline gelmiştir. Halbuki, bu gibi durumlarda dava açılmadan önce çok ciddi bir araştırma yapılması ve açılacak olan davanın ifade özgürlüğü üzerinde “soğutucu bir etkisi” olup olmayacağı da değerlendirilmelidir.
8/11/22 tarihinde Şener Levent ve Hasan Altıok, Avrupa Gazetesi’nde TC Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren bir yayından dolayı Lefkoşa Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başladılar. Dava ithamnamesinde sanıkların iddia edilen suçu nasıl işledikleri dahi anlaşılmamaktaydı. İfade özgürlüğü ile ilgili davalar açılmadan önce ciddi bir şekilde değerlendirme yapılması gerekirken, bu şekilde davalar açılması, dava açılmadan önce ifade özgürlüğünün hiç göz önünde bulundurulmadığını göstermektedir. Başsavcılık 8/11/22 tarihinde sanık Hasan Ulaş Altıok’un ithamnamedeki suçu nasıl işlediğine dair detaylı bilgi vermek için 8/11/22 tarihinde mahkemeden süre talep etmişti ve dava 29/11/22 tarihine ertelenmişti. Ancak, 29/11/22 tarihinde de yine savcılık tarafından Hasan Ulaş Altıok’un suçla ilgisinin ne olduğunu açıklanmadı. Bununla beraber, diğer sanıklar Şener Levent ve Ali Osman Tabak’ın daha önceden karikatür davası olarak bilinen ve beraat ettikleri ve savcılığın Yüksek Mahkeme’ye beraat kararının bozulması için yaptığı başvurunun kararının da beklenmesi için savcılık yine süre talep etti ve dava 22/12/22 tarihine ertelendi. Yüksek Mahkeme’nin benzeri konuda vereceği karar önemlidir ancak bu karara göre hareket edilecekse neden bu kararın sonucu çıkmadan düşüncelerin yargılandığı ve kişilerin mahkemeye çağrıldıkları anlamlı değildir. Bu süreç “yargısal tacize” doğru gitmektedir.
Diğer taraftan, Sayın Mustafa Akıncı’nın 2019 yılında Cumhurbaşkanı olduğu zaman kendisine facebook üzerinden hakaret edildiği iddiası ile yapmış olduğu şikayetler de söz konusu zamanda Bilişim Suçları Yasası yürürlükte olmamasına rağmen, 6/12 Elektronik Haberleşme Yasası’na dayanılarak bir kişinin Lefkoşa Ceza Mahkemesi’nde yargılanacağı ve davanın 15 Aralıkta görüşüleceği de bilgimize geldi. Unutulmamalıdır ki hem yerel mahkemeler hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, siyasetçilerin eleştirilere tahammül eşiğinin çok yüksek olmasını gerektiğini birçok kez tekrarlamıştır.
İnsan Hakları Platformu olarak her iki davanın da ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı etkisi olduğunu ve kişileri ifade özgürlüklerini kullanmaktan caydırdığını belirtir ve bu davaların geri çekilmesini talep ederiz.